Kadın Yazılımcı Olmak 2
Birkaç yıl önce yazılımcı olma serüvenimle ilgili bir yazı yayınlamıştım. Sektöre yeni girmiş/girecek olan genç arkadaşlarıma tecrübelerimi aktarmaya çalışmıştım. İlgili yazıyı incelemek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
Tamam bir şekilde kendimi sektöre attım, peki nasıl bu sektörde tutanacağım. Nasıl kendimi geliştireceğim, nasıl bu sektörde var olabileceğim. Bu yazıda bu amaçlarla yaptıklarımı, deneyimlerimi paylaşacağım.
Öncelikle kariyer hikayemin kaldığı yerden başlayayım, mezun olduktan sonra tam zamanlı başladığım işimden iki yıl gibi bir süre sonunda teknoloji değiştirmek istediğim için ayrıldım. Güzel bir ekiple güzel araçlar denedim, öğrendim. Ancak şimdi kendimi geliştirmek için kendimi daha zorlayıcı bir serüvene sokmalıydım.
Akabinde bir startupda küçük ama çok enerjik bir ekiple çalışmaya başladım. Öğrendim, araştırdım, sordum. Yeni bir programlama dili, yeni yaklaşımlar, yeni bir dil kültürü tüm bunlarla hem ekip içinde hem de kendimi geliştirme sürecinde çok güzel ilerlediğimi düşünüyorum.
Tabii birkaç arkadaş bir araya gelip projeler denediğimiz, bir şeyler yapmaya çalıştığımız dönemler de oluyordu.
Şimdilerde blockchain teknolojileriyle ilgili projeleri olan bir firmaya geçiş yaptım. Daha kalabalık, global bir firmada çalışıyorum. Biraz biraz devops araçlarına bakıyorum, eksik olduğum konularda araştırma yapıyorum.
Buraya kadar baktığımızda; aslında ortalama, kendini geliştirmeye çalışan bir yazılımcının hikayesi olarak görünüyor. Evet, ortalama sektörde çalışan bir backend developer serüveni. Kadın erkek farketmeden herkesin peşinde koştuğu şeyler.
Peki bu çalışma ortamlarında nelerle karşılaştım. Kendini geliştirmek isteyen bir yazılımcıyken, sırf kadın olduğum için önüme nasıl zorluklar çıktı.
- Angarya işleri yapmak, kahve yapmak, bardak yıkamak, toplantıda not tutmak, sonraki toplantıyı ayarlamak vs.
Sektöre ilk başladığım zamanlar biraz deneyimsizlik biraz da yaşadığın şeyin cinsiyetçilik olduğunu farkında olmama durumundan kaynaklı yaşadığım deneyimler bunlar. Toplantı yapıyorduk ve bana “sen konuşulanları yaz” deniyordu. O kadar motive bir şekilde yapıyordum ki bunu. Çünkü küçüklüğümden beri hep angarya işleri yapmışım ve bunu hiç yadırgamıyorum. Aynı ortamda benden daha deneyimsiz bir erkek var ama notları ben alıyorum. Bugün olsa tepki vereceğim ancak o zaman farkında olmamanın verdiği bilinçsizlikle seve seve yaptığım şeyler. Çünkü bir kadın olarak sadece bunları yaparak oraya ait hissedebilirdim. Bunlar kadınsal işlerdi ve kadınlar yapmalıydı. - Ofis tuvaletinin, masaların, sandalyelerin yani fiziksel imkanların kadınlara da uygun olarak dizayn edilmemesi
Bununla ilgili en büyük sıkıntıyı tuvaletlerde yaşadım. Ofis tuvaletinden mikrop kapıp idrar yolu enfeksiyonu olmuştum. Erkeklerin tuvaletleri kullanma biçimleriyle kadınlarınki aynı olmadığı için kadınlar tuvaletlerin temizliğinde daha hassas oluyor. Ne yazık ki bunu dile getirmek de bir dert çözmek de. Çünkü bundan şikayet etseniz ya umursanmıyor ya da çok göze batmamak için susuyorsunuz.
Aynı ihtiyaçlar etkinliklerde eğitimlerde vs. de oluyor. Etkinlik organizasyonlarında da bunlara dikkat edilmeli, kontrol edilmeli. - Regl Ağrısı
Ağrıdan canın çıkarken hiç belli etmeden çalışmaya çalışmak, ofis içinde bozuntuya vermemek, sürekli tuvalete kalkmak zorunda olmak vs. vs. o kadar insanı yoran bir şey ki. Lütfen kadın çalışanlara ayda bir iki gün izin kullanmaları için müsade edin. Hele de ofis içinde çalışıyorsanız. Gerçekten yaşamı sorgulatıyor, bu nasıl bir hayat dedirtiyor insana. Sırf bu problem yüzünden ofiste çalışmak istemiyorum. - Erkeksi şakalar, bro kültürü, testesteron kokusu, çükünü sağdan sola yatıranlar vs.
Bunu yapanlar karşısında sanki ben o ortamda fazlalıkmışım gibi, sanki benim orda olmamam gerekiyormuş gibi bir hava oluşuyor. Erkekler bu yaptıklarının yanlış olduğunu düşünmüyor da ordaki kadını fazlalık görüyor. Ya da bu yaptıklarını farkında olmadan yapıyorlar. Her durumda da çalışmamı kötü etkileyen, beni işimden soğutan, canımı sıkan motivasyonumu bozan şeyler oluyor bunlar.
Aynı durumlar, eğitimlerde etkinliklerde de olabiliyor. Bence organizsyonların da bu konuda farkındalığı yüksek olmalı. - Taciz
Bu zamana kadar iş hayatımda hiç fiziksel taciz yaşamadım (çok şanslıyım). Ancak online ortamlarda, akşam geç vakitte otobüse bindiğimde, etkinliklere katıldığımda sözlü tacize çok uğradım. İş ortamımda hiç sözlü ya da fiziksel tacize uğramadım ancak akşam mesai ye kaldığımızda geç vakitte otobüse bindiğimde yaşadım. O zamanlar iş yerimle bu durumu paylaşamadım. İşlerin yoğun olduğu bir zamanda mesai ye kalıyorduk ve ben mesai sonrası dolmuşa bindiğimde dolmuşta bir tek ben oluyordum. Bazen bir iki erkek de oluyordu. Çok korkuyordum, geceleri tecavüze uğradığım rüyalar görüyordum. Şimdiki aklım olsa kesinlikle bunu iş yerimle paylaşırdım ama o zamanlar mesai ye kalmamak için bahane uydurduğumu düşünürler diye korktum. Söyleyemedim, bana olan bakış açısını kötü etkiler diye düşündüm. Kendi iş yerlerinde tacize uğrayan kadın arkadaşlarım da oldu. Maalesef böyle deneyimlerimiz var. Kadınların mesai ye kalması konusunda bir sakınca olup olmadığını lütfen çalışanlarınızla konuşun.
Etkinliklerde de benzer deneyimlerimiz oluyor. Akşam etkinlikleri bana uygun değil bu sebeple. - Saygı, kadınların kapasitesini küçük görmek, döküman, test vs. işleri kadın olana yaptırmak, zor işleri erkeklere vermek vs.
Aynı seviyelerde deneyime sahip, teknik bilgiye sahip, bir erkek ve bir kadın yazılımcı olduğunda; erkeklere daha çok saygı duyuluyor. Kadın kendini kanıtlamak için daha çok uğraşmak zorunda, saygı kazanmak için, kapasitesini kanıtlamak için daha çok çalışmak zorunda. Açıkcası en çok bu algının hakim olduğu deneyimler yaşadım. Hemen hemen çalıştığım her ortamda bunu hissettim. Birkaç arkadaş bir araya gelip birşeyler yapmaya çalıştığımız ortamlarda bile bunu yaşadım. - Kadın diye daha az maaş vermek, hamileyse işten çıkarmak, iş görüşmesinde evlenecek misin/çocuk yapacak mısın diye sormak, yaşadığı cinsiyetçiliği dile getirdiğinde onu kavgacı ilan etmek
Daha az maaş aldığımı öğrendiğim hiçbir deneyimim olmadı, hamile de olmadım hiç ama iş görüşmelerinde “evlenmeyi düşünüyor musun” sorusuyla karşılaştım. Şikayetimi dile getirdiğimde; kavgacı, ortam bozan, sesi çok çıkan, cazgır ilan edildim. Toplumsal olarak kadınların idare etmesi, görmezden gelmesi, katlanması hatta alttan alması bekleniyor. Erkekler en ufak bir şeyde seslerini yükseltebiliyorken, kadın belki de tüm kariyeri boyunca bir travma olacak bir şey hakkında şikayetini dile getirince uyumsuz etiketi yiyor. Bu durumu çok yaşadım. - Kadınlardan, en iyisi olma beklentisi
İş hayatımda değil ama kendi arkadaş çevremde, etkinliklerde veya sosyal medyada çok fazla karşılaştığım bir durum. Benim kariyerimin ortalarında olmam asla saygıyı haketmiyor. Kendini kanıtlamış, güzel yerlerde çalışan, yurt dışında çalışan kadınlara saygı duyan arkadaşlarım, bana saygı duymuyor. Bana bu sektöre yeni başlamış insanlara gösterdikleri tavrı ve yaklaşımı gösteriyorlar. Ancak keriyerinin ortalarında olan bir erkeğe gayet güzel saygı gösteriyorlar. Erkek bir şeyler yapmaya çalışıyor olduğunda saygı görüyor, ancak kadınlar görmüyor. Kadının en iyisi olma yolundaki tüm uğraşları değersiz ve anlamsız bulunuyor. Erkeğinki ise çok değerli. Kadın yazılımcı, eğer kariyerinin zirvesindeyse saygı görüyor değilse yok sayılıyor. - Kadınları muhtaç gören, elinden tutmak gerektiğine inanan, korunmaya ihtiyacı var diye düşenen grup
Ben zaten elimden gelen uğraşı veriyorum ve kendimi geliştirmek için çalışıyorum. Tabii ki zaman zaman bazen istediğim verimlilikte çalışamıyorum. Bazen hayatım kötü gidiyor, kötü şeyler başıma geliyor. İş hayatımda kötü olaylar yaşayabiliyorum. Ancak bu noktada eğer illa bir şeyler yapmak istiyorsanız kadınları eğitmeye onları “daha iyi” bir yere getirmeye çalışmaktansa, kadınların önüne çıkarılan bu zorlukları aşmaya; çalışma ortamlarını, etkinlik ortamlarını “daha iyi” bir yere getirmeye çalışın lütfen. Ben sürekli “daha iyi olmalısın” mesajından çok sıkıldım. Erkek x emek verip bir yerlere gelebiliyorken ben 10x emek verince ancak erkeğin geldiği noktaya gelebiliyorum. Bu adaletsiz maratonda, benim daha iyi olmam gerektiği iması ve lafları artık benim canımı çok acıtıyor. - Kadınlar pasif, girişken değil, bu iş kadınlara göre değil, kadınlar bu işi beceremiyor tayfası
Farkında olarak ya da olmayarak; bir çok insanın bilinç altında böyle bir inanış var. Biraz muhabbet edince, biraz kazıyınca bu cümleler ortaya dökülüveriyor. Bu tabii ki toplumsal kültürün getirdiği sorunlardan kaynaklı. Kadın geri durur, vefakardır, cefakardır, pasif durur, göze batmaz. Bu algılarla büyüyen çocuklar zaten daha okul yolunda bir bir bu amaçtan vazgeçiyorlar, bu iş bana göre değil diyorlar ve toplumun bu yönlendirmesinin kurbanı oluyorlar. Daha sonra hala yola devam etmek isteyenler, sektörde işe başlıyorlar yaşadıkları olumsuz deneyimlerden sonra kimisi vazgeçiyor işi bırakıyor kimisi de daha çok içine kapanıyor, şevki kırılıyor ve elini eteğini çekiyor. Hala hala ısrarla yola devam edenler de, konuşmasıyla davranışlarıyla yadırganıyor, sindiriliyor susturulmak isteniyor ve bir noktada kimisi yine pes ediyor. Hala hala hala ısrarla yola devam edenler bir şekilde bir yerlere geliyor ama yine saldırılardan kurtulamıyor… Bu böyle devam ediyor. Ne zaman pes ederim bilmiyorum umarım pes etmeden bu yolda devam edebilirim…
Bitti mi? Bitmedi! Daha neler neler oluyor. Yaz yaz bitmez ama yazabildiğim kadarını yazmak istiyorum.
Uğraşmak zorunda kaldığımız savaşmak zorunda kaldığımız bir zihniyet var.
En çok dile gelenler;
- Siz kadınlar, mağdurluk edebiyatı yapıp duruyorsunuz, mızmızlanıyorsunuz, bu hikayelerin arkasına gizleniyorsunuz, abartıyorsunuz, bu işi yapamıyorsunuz, sürekli şikayet ediyorsunuz, problemlerinizi kendiniz çözün, cazgırlık yapmayın, ayrıcalık isteyip durmayın.
Öncelikle ortada bir sorun varken, yokmuş gibi davranmak o sorunu çözmüyor. Bu zihniyeti görmezden gelip; önümüze bakalım, işimize bakalım, daha çok çalışalım, daha çok kendimizi geliştirelim, dediğimizde; bu zihniyet azalıp yok olmuyor aksine yayılıyor, çoğalıyor ve etkinlik organizatörü olarak, yönetici olarak veya takım arkadaşı olarak karşımıza çıkıyor. Sonuçta biz sürekli aynı sorunları tekrar tekrar yaşıyor oluyoruz ve aynı konuları tekrar tekrar dile getirmek durumunda kalıyoruz.
Biz kadınlar uzayda yazılım yapmıyoruz, aynı şehirlerde aynı iş yerlerinde aynı ortamlardayız. Dolayısıyla ortada bir haksızlık varsa ben bu haksızlığın neresindeyim, bu haksızlığa istemeyerek de olsa katkı sağlıyor muyum diye düşünmek, toplumsal sorunlara karşı farkında bir birey olmak tercih meselesidir ancak aynı zamanda vicdanidir. Bir yerde birilerine haksızlık yapılıyorken susmak o haksızlığa destek olmak demektir. Bu durumda herkesi vicdanını dinlemeye davet ediyorum. - Ben kişinin ürettiğine bakarım, Github hesabına bakarım, üretene desteğimiz tamdır. Üretin, geliştirin, kendinizi bir yerlere getirin. Daha çok görünür olun, daha çok iş yapın. İsterse herkes başarır.
Üretin, koşun, önünüze bakın, hep çalışın diyen; zorlu yollarda durmaksızın hedefe koşan arkadaş, engeller gerçekten isteyen kimseyi durduramıyorsa sen neden bir Dan Abramov değilsin. Neden bir Fabien Potencier değilsin. Neden Linus Torvalds değilsin. Ben söyleyeyim, çünkü sen de bu ülkede birçok şeyle mücadele ediyorsun. Sen de birçok zorlukla savaşıyorsun. Bu zorluklar seni de yıldırıyor, sen de bazen vazgeçiyorsun sen de bazen pes ediyorsun. Senin pes etme hakkın var da kadınların neden yok. Sen zorlu yolda bir yerde tıkanıyorsun da kadınların da tıkanıp kaldığına neden inanmıyorsun. Senin yaşadığın zorlukları bu ülkede kadınlar da yaşayor, üstüne ek olarak, kadın oldukları için de ekstra zorluklarla uğraşmak zorunda kalıyorlar. Sen kadınlara uçun kaçın diyorsun da sen neden uçup kaçamıyorsun. İşte tam bu noktada; üretin, geliştirin, uçun, kaçın, diyen eleman; biraz empati yap. - BONUS: Etkinliklere kadın konuşmacı başvurmuyor, davet ediyoruz gelmiyor. Biz napalım kadınlar konuşmak istemiyor, kendi kendilerini böyle toplumdan soyutluyor (Benzeri; kadın yazılımcı bulamıyoruz, çalıştıracak kadın yazılımcı yok. Kadınlar iş ilanımıza başvurmuyor).
Toplum olarak, sektör olarak; kadınlar itilip kakılıp bir köşeye sindiriliyor. Onların önüne daha zorlu bir mücadele yolu konuyor. Buraya kadar herkes hemfikirse; bu noktada şöyle bir tercih yapmak gerekiyor; Biz bir topluluk olarak (biz bir şirket olarak); bu ayrımcılığa, bu cinsiyetçiliğe, bu haksızlığa dur diyecek miyiz demeyecek miyiz. Biz bu zihniyetin karşısında duracak mıyız durmayacak mıyız. Cevabınız hayır ise, mesele yok teşekkürler. “Bizim böyle bir derdimiz yok biz toplumsal sorunlar için, ayrımcılığa uğrayan gruplar için bir şey yapmayacağız”. Diyorsanız mesele yok dürüstçe bunu dile getirmeniz yeterli.
Ancak bu soruya evet diyorsanız, cevabınız evetse; bingo!, sizi zorlu bir yol bekliyor. Tabii ki zor olacak çünkü itilip kakılmış bir köşeye sindirilmiş bir gruba ulaşmaya çalışıyorsunuz. Tabii ki bu kolay olmayacak. Biraz uğraşıp başaramayınca pes edip, “yok bunun için zaman ayırmayacağız” diyorsanız da bunu dürüstçe kabul edip, “yok vazgeçtik” diyebilirsiniz. Bu da tercih meselesi.
Ancak “yok uğraşıyoruz olmuyor, kadınlar kabul etmiyor, biz davet ettik gelmediler, kendileri bilir, kadınlar istemiyor” diyorsanız; burda bir sorun var. Zaten toplumun ötekileştirdiği bir grubu siz de etiketlemiş oldunuz, topu kadınlara atarak sorumluluktan kaçmış oldunuz. Siz de kadınları kötüleyen zihneyete katkı yapmış oldunuz.
Kadın konuşmacı için (ya da kadın çalışan için) topluluklara ulaşabilirsiniz, sektörden tanıdığınız kadınlara, yönlendirebileceği kadınlar var mı sorabilirsiniz, daha önce iletişime geçtiğiniz yazılımcılara takım arkadaşları var mı sorabilirsiniz. vs. vs. vs. Sonuçta bir şekilde yapılan etkinliklerde kadın konuşmacılar oluyor, evet sayıları az ama var. Bu demektir ki imkansız değil, zor ama imkansız değil. Vazgeçtiğiniz noktada vazgeçmenizin sorumluluğunu üzerinize alın ve topu kadınlara atarak vicdanınızı rahatlatmayın. Vazgeçmeyi tercih ettiğinizi dürüstçe belirtin. Ya da pes etmeyip sonuna kadar gidin ve bu haklı mücadelede kadınların yanında olun, bu zorlu yolu birlikte kolaylaştıralım. - BONUS 2: Kadınlar çok saldırgan, toplaşıp linç ediyorlar, bu linç kültüründe haksızlar, daha sakin nazik olmalılar, daha yapıcı olmalılar. Aman ben bunlara bulaşmayayım, aman hiç uğraşamam aman beni de linçlemesinler.
Bu çevre, bu toplum, bu sektör; bizim heveslerimi, isteklerimizi, hayallerimizi, cesaretimizi elimizden aldı. Soruyorum kızmakta haklı değil miyiz. Öfkelenmekte, sinirlenmekte, tepki göstermekte haklı değil miyiz. İnsanlar ne tramvalar yaşıyorlar, sistematik bir şekilde baskı görüyorlar, sindiriliyorlar. Tüm kariyerimizi etkileyen, iş hayatımızı etkileyen olaylar yaşıyoruz. Bu derece tepki göstermemiz normal değil mi.
“Aman ben bulaşmamayım” dediğinizde, elinizi eteğinizi çektiğinizde, kadınlara bu haksızlığı yapanları desteklemiş oluyorsunuz. Haksızlığa dur demeyerek, haksızlık yapan bu toksit kültürün bir parçası oluyorsunuz. Bu noktada herkesi tekrar düşünmeye davet ediyorum.
Bir link paylaşmak istiyorum, kadinyazilimci.
Teşekkürler.
Edit
- kadın yazılımcı diyerek kendi kendinizi ayrıştırıyorsunuz.
Cinsiyetçiliğe uğrayan, bir şekilde toplum içinde ötekileştirilen, karşısına daha çok zorluk çıkarılan bir grup var ve bunu sadece kadın olduğu için yaşıyorlar. Bu noktada aynı durumdan muzdarip olan her insan, neyse o yadırgandıkları özellikleri bunu vurgularlar ve bu problemlere dikkat çekmeye çalışırlar. Tüm dünyada da örgütlenmeler bu şekilde şekillenir. Bu mantıkla; neden kadın hakları, neden mülteci sorunu, neden kürt sorunu diyoruz. Takdir edersiniz ki ortada olan bir sorunu ifade etmek için o sorunu işaret eden kelimeleri kullanmak normaldir. Kadın hakları diyoruz çünkü kadınlar için tanınan haklar onlar. Mülteci sorunu diyoruz çünkü mülteci oldukları için o sorunları yaşıyorlar. Kadın yazılımcı diyoruz çünkü yazılım alanında kadınların yaşadığı zorluklara dikkat çekmek istiyoruz. Kadın vurgusu yapmadan kadınların yaşadığı haksızlıklara nasıl dikkat çekebiliriz ki? Biz kadın vurgusu yapıyoruz çünkü, zaten biz kadın vurgusu yapmadan önce bizi sektörde ayrıştırdılar. Bizi kenara ittiler, bizi daha aşağıda gördüler, bizim kapasitemizi küçümsediler. Biz kadınlar bu sorunları yaşadık, birleştik ve bunlara dur demek istiyoruz. Bunlara dur diyerek bize yapılan bu ayrıştırmayı görünür kılmak istiyoruz.
Biz kadınlar aptal mıyız? Neden gerçekten bizim mesleğimizi etkileyen şeyler yaşamasak, olumsuz deneyimlerimiz olmasa bu konularla uğraşalım ki. Ben neden bu yazıyı yazmak için zaman ayırayım. Ben de gidip dizimi filmimi izlerdim. Çıkar bi kahve içer arkadaşlarımla vakit geçirirdim. Neden burda tek tek madde madde bir şeyleri açıklamaya çalışıyorum. Çünkü böyle problemler yaşadım. Bunları yaşayan onlarca kadın var.
Teekrar teşekkürler…